Restorasyon Teknikleri

22:51 / Gönderen Melih /

Restorasyon Teknikleri


1. SAĞLAMLAŞTIRMA


Bilimsel restorasyonlarda yapılara tarihi belge olma durumu nedeniyle olabildiğince az müdahale edilmesi istenir.
Bu nedenle koruma açısından en uygun yöntem sağlamlaştırma ile yetinmektir. Ancak yapının hasar derecesine göre müdahalenin yöntemi ve kapsamı da değişir.


Sağlamlaştırma ;


1 - Zeminin Sağlamlaştırılması


2 - Taşıyıcı Sistemin Sağlamlaştırılması


3 - Kullanılan malzemenin sağlamlaştırılması olarak ele alınabilir.


1.a. Malzeme Sağlamlaştırması


Her şeyden önce uyguladığımız her türlü yeni malzemeyi daha iyisini bulduğumuz zaman yapının özgün malzemesine zarar vermeden geri alabilmeliyiz.

- Suyun etkisiyle taş malzemede
oluşan tuzlanma


1.b. Taş Öğelerin Sağlaştırılması


Taşın bozulma nedenlerini ;


Malzemenin özelliklerine bağlı bozulmalar ve çevresel etkenlerin neden
olduğu bozulmalar olarak değerlendirebiliriz.


Eski eserlerde taşıma kolaylığı düşünüldüğünden yöresel malzemelerin kullanılması tercih edilmiştir. Taş öğelerde de yakın çevredeki ocaklardan çıkarılan taşlar kullanılmıştır. Taşıma zorluğu, ulaşım problemi malzemenin seçimini sınırlandırmış ve bazen yapı ile hiç de uygun olmayan taşlar kullanılabilmiştir. Yapıda kullanılan malzemelerin uyumsuzluğu bozulma, yıpranma sürecini hızlandıran en önemli faktörlerden biridir. Bu nedenle yapıya yeni girecek malzemenin de özgün malzemeye zarar vermeyecek ve onunla uyumlu olacak şekilde seçilmesine dikkat etmek gerekir.


Taşların oluşumlarına bağlı özellikleri de(Taşın rengi, dokusu, tane bileşimi, gözenikliliği gibi) dış etkenlerden etkilenerek tahrip olmasına neden olabilmektedir.


Çevresel Faktörler (Su ve Hava gibi) yapıdaki taş öğelerin bozulumunu hızlandırmakta, taşın bünyesine giren sular taşı ayrıştırarak çözmektedir. Zeminden yükselen nem strüktürü ıslatarak taşıyıcı sisteme gelen yükü fazlalaştırdığı gibi, içinde taşıdığı tuzların duvar yüzeyinde yoğunlaşması nedeniyle çiçeklenmelere, duvarın fiziksel ve kimyasal yapısını bozucu etkilere neden olabilmektedir.


Hava kirliliği de anıtların üzerinde kirli bir tabakanın oluşmasına, taşları eriten asit yağmurlarının oluşmasına neden olmaktadır.


Taş yapılarda malzeme çoğu zamanda farklı metallerle bir arada kullanılmıştır. Örneğin demir ve çelik atmosfer ve suyun etkisiyle pas oluştururlar. Bu da taş öğelerde lekelenmelere neden olur. Hatta kesme taş yapılarda bağlantı elemanı olarak kullanılan demir kenet ve miller iyi izole edilmezse korozyana uğramakta, paslanmakta ve genişleyerek duvar bloğu, söve gibi yapı elemanlarını çatlatabilmektedir. Müdahale edilmezse yapı elemanını parçalamaktadır.


Sarmaşıklar ve bitki kökleri de taş malzemenin aralıklarına girerek yapının ayrışmasına neden olabilmektedir.


Özellikle korniş, harpuşta gibi yatay elemanlar üzerinde büyüyen alg, liken gibi organizmalar da salgıladıkları sıvılarla lekelenmelere ve asit (kireçtaşının ana içeriği olan kalsiyum karbonatı eriten okzalik asit gibi) etkisiyle yüzeysel bozulmalara neden olurlar.


İnsanlar da havanın kirletilmesi, hatalı yapılan kazı, koruma, onarım çalışmaları gibi nedenlerle taş malzemeye zarar verebilmektedirler.


Malzeme sağlamlaştırılması sırasında yüzeyler ve çatlaklar koruyucu, yapıştırıcı, doldurucu nitelikte çeşitli kimyasallarla işleme tabii tutulurlar. Bu malzemeler sürülerek, püskürtülerek veya emprenye edilerek uygulanırlar. Örneğin oluşan tuzların temizlenmesi için uygun kimyasal madde püskürtme, fırça ile sürme veya vakumla uygulanma şeklinde tatbik edilebilir. Onarımları için özgün taşın rengine ve yapısına uyum sağlayabilecek malzeme araştırması yapmak gerekir.


1.c. Ahşap Malzemenin Sağlamlaştırılması ;


Ahşap malzemenin tahrip olma nedenlerini iç ve dış nedenler olarak iki gurupta inceleyebiliriz.


Yapının konumundan kaynaklanan iklim, (iklim-nem ilişkisi oranı) topoğrafik konum, zemin koşulları gibi nedenler malzemenin ve yapının tahribatına neden olabilir.


Projelendirme ve strüktür sistemi hataları, uygun olmayan malzeme kullanımı, yanlış yapı malzemesi seçimi, uygulama ve işçilik hataları da yine tahribatı hızlandıran faktörlerdir.


Örneğin; Taşıyıcı öğelerde sert ahşap kullanılması gerekir. Ahşap malzemenin zemin ile temas etmesi de zemin rutubetinden etkilenmesini sağlar. Rutubet ahşap malzemenin en büyük düşmanıdır. Ahşabı yumuşatarak zararlı organizmaların oluşmasına ortam hazırlar. Rutubetli ortamlarda ahşap malzemede bakteri, mantar oluşumuna bağlı çürümeler, renk değişikliği, ıslaklık, birbirine dik çatlaklar vb. görülebilir. Hava ve nemin de etkisiyle ahşap bünyesine aldığı rutubeti kuruyarak geri vererek genleşip büzülecektir. Bu da malzemede çatlama, yarılma gibi bünyesel deformasyonlara neden olacaktır. Çalışma sonucu oluşan boyutsal değişimler de yan yana gelmiş parçalar arasında boşluklara, yapı elemanlarının şekil değiştirmesi gibi kusurlara neden olur. Bunları önlemenin yolu ahşabın imalattan önce kuru veya ortam rutubetinde saklanmasından geçer.


Ahşap güneşin etkisiyle kararmaya başlar, Suyun etkisiyle de ahşabın dokusu gri, lifli ve dayanıksız hale gelir. Yüzeyde kabarma, çatlama, dökülmeler olmaktadır.


Böcek delikleri Asitler ve bazlar da ahşabın yumuşamasına, sürekli
temas halinde ise dokusunun bozulmasına neden olurlar.


Ahşap yapılarda strüktürel amaçla kullanılan demir malzemeler de
ahşap malzeme üzerinde koyu lacivert ve siyah renkli lekeler
oluşturmaktadır. Açık hava ile temas halindeki ahşap elemanlarda
lekelenme daha fazla olur.


Ahşap malzemenin sağlamlaştırılması esnasında böcek ve mantara
karşı gerekli tedbirler alınmalıdır. Restorasyonlarda ana ilke
olabildiğince özgün parçanın yerinde bırakılmasıdır. Yerinde duran
ahşap böcek ilacı ve ona uyumlu mantar ilacı ile ilaçlanmalıdır.
Yapıya yeni girecek ahşap emprenye edilmelidir.


Emprenye edilen ahşap çürümez, korozyona uğramaz,
hava şartlarından, böcek ve mantarlardan etkilenmez.
Zamanla eğilip bükülmez ve üzerinde çatlaklar meydana gelmez.
Özellikle yerinde kalacak ahşaba püskürtme ve fırça yoluyla emprenye
yapılabilir. Ancak bu yüzeysel bir işlem olup malzemenin derinliklerine
nüfuz etmez.


Yangın da ahşap malzeme için büyük bir tehlikedir.
Ateşe karşı koruyucu olarak kullanılan malzemeler kesinlikle
ahşabı yanmaz hale getirmez. Yalnızca malzemeyi geç tutuşur
hale getirmeyi ve yanmaya başladıktan sonra ateşin yayılmasını
geciktirmeyi sağlarlar. Böylece yangına karşı tam korunma ve
mücadeleyi kolaylaştırırlar.


Ahşabın yangına karşı korunmasını sağlayan maddeler yüzeye
fırça ile sürülmekte ya da püskürtülmektedir.
- Ahşap binada yağmur suyu nedeniyle oluşan bozulma.


1.d. Taşıyıcı sistemin sağlamlaştırılması


Yapının taşıyıcı sisteminin gözden geçirilip zayıf noktaların tespit edilmesi ve uygun çözümler saptanması gereklidir. Ahşap iskeletli yapılarda bağlantıların sağlam olup olmadığı araştırılmalıdır.


Günümüzde teknolojinin sağladığı tekniklerle ankraj, temel genişletme, sağlam zemine inen kazık temeller, enjeksiyon gibi metodlarla strüktürel sağlamlaştırma işlemleri eskiye nazaran daha kolaylıkla yapılabilmektedir.


Taşıyıcı sistemin sağlamlaştırılmasında yapının durumuna uygun olarak


Kesit genişletme/ Mantolama
Destekleme /Payandalama


Çemberleme- Bağlantı ve Gergi çubukları uygulamaları yapılabilir.


Bunlardan başka binanın mevcut durumunun sağlamlaştırılması yapılması gereken ilk çalışmalardandır. Yapısal bozulmalardan binaya en çok zarar verenlerin giderilmesi gerekir. Bu bağlamda çevre, çatı drenaj sistemi ve yapıdaki ıslak hacimlerin uygun detay çözümleri yapılmalı ve eğer nem problemi varsa bu kontrol altına alınmalıdır. Zeminden yükselen nem, çatıdan sızan sular sonucu taşıyıcı öğelerde ,kaplamalarda bozulmalar olup olmadığı incelenmelidir. Kapalı mekanlarda küf ve mantarlar gelişeceğinden, çatı aralarına, bodrumlara havalanma olanağı sağlanmalıdır. Yeni bozulmaları önleyecek tedbirler alınmalıdır.

2. BÜTÜNLEME
Bir bölümü hasar görmüş ya da kaybedilmiş yapı ya da yapı öğelerinin yapının özgün durumuna uygun olarak çağdaş teknoloji ve malzemenin de gerektiği ölçüde kullanılarak geleneksel veya çağdaş en doğru tekniğin, malzemenin kullanılmasıyla bütünlenmesi gerekir. Bütünlenecek parçalarda yeni eklenecek malzemenin özgün malzemeyle uyumlu olmasına dikkat edilmelidir. Ancak tamamlama yapılırken renk ,doku, yüzey, malzeme, işçilik gibi çeşitli belirtme teknikleriyle onarılan kısmın orijinalden ayrılması sağlanmalıdır.


Her şeyden önemlisi bütünlemede varsayıma yer yoktur. Kültürel mirasımız olan bu yapıların birer tarih belgesi olduğu unutulmamalıdır.
3. YENİLEME
Günümüzde restore edilen birçok yapı özgün işlevinden farklı bir işlevle yüklenmiştir.
Venedik Tüzüğü ‘nün 5.maddesinde ;
¨Anıtların korunması her zaman onları yararlı toplumsal amaç için kullanmakla kolaylaştırılabilir. Bunun için her türlü kullanma arzu edilebilir; fakat bu nedenle yapının planı, ya da bezemeleri değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde yeni işlevin gerektirdiği değişiklik tasarlanabilir ve buna izin verilebilir.¨ der.

Yeni işlev yapının mimari, estetik değerlerine uygun olmalı, yapıda fazla bir değişiklik yapılmasına yol açmamalıdır. Yeni işlev gereği yapıya eklenecek mekan ve elemanlar yapının görsel, estetik ve tarihi değerine zarar vermemelidir.

Venedik Tüzüğü ‘nün 13. maddesinde ;

¨Eklemelere ancak yapının ilgi çekici bölümlerine, geleneksel konumuna, kompozisyonuna, dengesine ve çevresiyle olan bağlantısına zarar gelmediği durumlarda izin verilebilir.¨ der.
4. REKONSTRÜKSİYON
Rekonstrüksiyon ancak özel durumlarda kabul edilebilen bir uygulamadır. Tarihi değer taşımayan bu uygulama orijinal yapının kütle ve mekanlarını biçimsel olarak taklit etmekten öteye geçemez.


Rekonstrüksiyon için gerekli olacak tüm teknik verilerin, fotoğraf, rölöve var olması gerekir. Ayrıca yıkılmış yapıya ait kapı, pencere, tavan, silme gibi özgün parçaların yeni yapıda kullanılması rekonstrüksiyonun eski yapıyla bağının güçlendirilmesi açısından önemlidir.


Bir anıtın aynısını inşa etme tarihi açıdan bir değer taşımasa da geleneği sürdürme, yapım tekniklerini yaşatma bakımından önemlidir.
5. TEMİZLEME
Tek yapı ölçeğinde ya da kentsel ölçekte tarihi ve estetik değer taşımayan, anıtın ya da kentsel sitin genel yapısıyla uyuşmayan her türlü ekin kaldırılması işlemidir.

Venedik Tüzüğü’nün 11.maddesi’ nde;
¨Anıta mal edilmiş farklı dönemlerin geçerli katkıları saygı görmelidir; zira onarımın amacı ‘üslup birliği’ değildir. Bir anıt üst üste çeşitli dönemlerin izlerini taşıyorsa, en alttaki durumu açığa çıkarmak ancak bazı özel durumlarda -yok ¨ der.
Kaldırılacak eklerle ilgili karar verme yetkisi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları’na aittir. Temizleme işleminden önce ve sonra fotoğrafik belgeleme yapmak şarttır.
6. TAŞIMA
Bazı özel durumlarda anıtın başka bir yere taşınması gerekebilir. Bu işlem anıtın boyutlarına, malzemesine, yapım tekniğine bağlı olarak farklı şekillerde yapılabilir. En kolay olanı anıtın tüm elemanlarının tek tek numaralandırılarak sökülüp başka yerde kurulmasıdır. Bu özellikle ahşap yapılar için elverişli bir yöntemdir.
Venedik Tüzüğü’nün 7.maddesi ;
¨Bir anıt tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir parçasıdır. Anıtın tümünün ya da bir parçasının başka yere taşınmasına -anıtın korunması bunu gerektirdiği, ya da çok önemli ulusal, ya da uluslar arası çıkarların bulunduğu durumlar dışında- izin verilmemelidir.¨ der.


Restorasyona kaynak teşkil edecek çalışmaların doğru ve tam olarak yapılmaması durumunda yapıya uygulanan restorasyon yöntemi başarısız olabilir.

Etiketler: